Benim hiç kavalım olmadı ki
Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden teyzesinin yanında yaşamak zorunda kalan, kısa bir süre sonra da teyzesi tarafından istenmeyen, yemyeşil dağların tepesinde ormanlık, küçük bir kulübesi olan büyük babasının yanına gönderilen küçücük bir kız varmış.
Hayata küsmüş kimseyle konuşmayan, hiç dostu, arkadaşı olmayan bu büyük baba; huysuz, sinirli olmanın yanında, durmadan içki içer ve torunu olan bu küçük kızı da hiç sevmezmiş.
Ancak minnacık kalbine çok büyük sevgileri sıkıştıran küçük kız, büyük babaya gösterdiği sevgi ve yakın ilgiden dolayı büyük babayı yumuşatmış. Ve hayata bağlamış.
Küçük kız, dağları çok sevmiş. Jozef adında büyük beyaz köpeği, kartanesi keçisiyle ile dağlarla ve yeşilliklerde sürekli koşuyor, şakalaşıyor, eyleniyormuş. Bir gün aşağıdaki köyün koyun çobanı Peter le karşılaşmış. Tanışıp arkadaş olmuşlar.
Küçük kız çok mutluymuş.
Fakat, bir gün, kötü kalpli teyzesi kulubeye gelmiş. Küçük kızı dedesinden zorla alıp para karşılığı şehirde zengin bir ailenin yanına tekerlekli sandalyesinde felçli kızın can sıkıntısı gidermek ona arkadaş olması için alıp götürmek istemiş.
Her ne kadar küçük kız gitmek istemesede, zor kullanarak teyzesi küçük kızı alıp şehre götürmüş.
Büyük baba, jozef, kartanesi hele de Peter küçük kıza o kadar alışmış onu o kadar sevmişlerki, gidişine çok üzülmüşler..
Ve ardından çok ağlamışlar.
Küçük kızı teyzesi şehirde ki zengin ailenin yanına yerleştirmiş. Aynı yaştaki hayata küsmüş olan Felçli kız Clara ile arkadaş olmuş.
Her ne kadar Clara ilk önce küçük kızı pek sevmesede sonradan küçük kız kendini ona da sevdirmiş. Clara’yı mutlu etmek için dağları, köy yaşamını hayvanları özellikle Peter’i, kartanesini ve jozef ‘i anlatıyormuş.
Fakat Clara nın bakımından sorumlu evde çatık kaşlı, sürekli siyah giyinen, sinirlimi, sinirli, manyak hizmetçi cadaloz kadın olan Rothenmayer adında kötü kadına kendini hiç sevdirememiş.
Bu kötü kadın, köyden geldiğinden dolayı küçük kızı hor görüyor evden gitmesi içinde ona bağırıyormuş. Hata yapmaya zorluyormuş. Hizmetçi kadın, küçük kızı Clara' nın ailesine şikayet etmiş. Clara’ı baştan çıkardığını ve dersin den soğuttuğunu söylüyormuş.
Küçük kız şehir ekmeklerini yemeyi de çok sevdiğinden, yemekten sonra artan ekmekleri köye götürmek için yatağının altına saklıyormuş.
Ancak küçük kızı sürekli takip eden kötü kadın Rothenmayer ekmekleri bulmuş. Clara’nın annesine, babasına küçük kızın sakladığı ekmekleri göstererek hırsızlık yaptı diye şikayet etmiş.
Ama Clara’nın annesi ve babasını küçük kızı çok sevdiklerinden kötü kadın Rothenmayer' e hiç inanmamışlar.
Bu arada küçük kız Clara' ya köye birlikte gidip orda yaşamaları için yalvarıyormuş.
Sonunda küçük kız Clara’ yı annesini, babasını, büyükanneyi ikna etmiş ve Clara’yı köye dedesinin yanına götürmeye razı etmiş. Clara’yı köye götürmüş. Arkadaşı Peter le büyük babası, keçisi kartanesi, köpeği jozef le tanıştırmış.
Peter ile birlikte sürekli kırlarda, çayırlarda arkadaşı Clara ile oynamışlar.
Peter ve küçük kız Clara'yı sakat arabasından indirip yürümesi için cesaretlendirerek, sonunda yürütmeyi başarmışlar..
Sağ üste bir arkadaşımın Facebook taki albümündeki bu aile resmini gördüğümde; zaman, zaman bizde önünde durup resim çekildiğimiz siyah beyaz ve gri tonlarda kumandaya bile gerek duymayan, ilk kez 11 yaşımda tanıştığım çocukluğumun sihirli kutusu, ITT Şhaplorenz marka tek kanallı televizyonumuzda 33 yıl önce beni en çok etkileyen izlediğim o çizgi flimi anlatmadan kendimi edemedim..
Evet o hikayedeki küçük kızın adı " HEİDİ " idi.
Ahh.. Ahh..
Hey gidi çocukluğum hey..
Heydili günlerim hey..
Bütün çocuklar ayni zamanda, aynı mekanlarda ayni flimi yani HEİDİ' yi, sanki bütün sevinçler ve ağlamalar kendi başlarına gelmiş gibi seyrederdi.
Flimde Heidi aç kalırsa onlarda yemek yemezdi..
Ertesi gün de saatlerce çizgi flimin muhabbetini ve yorumlarını yaparlardı. Seyredenler, seyretmeyenlere farklı mizanseller ekleyip heyacanla anlatırdı. İzleyenler bile bu tekrarı bıkmadan usanmadan tekrar, tekrar dinlerdi..
Ancak nedense, hiç kimse çoban Peter' i konuşmazdı, anlatmazdı. O her zaman Heidi nin başı sıkıştığında imdadına yetişen cankurtaran ve Heidi’ yi eylendiren bir figurandı. Hiç Peter den, ailesinden, nasıl bir çocuk olduğundan neler düşünüp hissettiğinden kimse bahsetmezdi.
Çünkü o sadece bir çobandı. Kavalı olan köylü bir koyun çobanı.
Herkes için asıl olan Heidi idi. Hep Heidi anlatılır, yalnızca Heidi için üzülünür, Heidi için ağlanırdı.
Ya Peter,
Evet Peter..
Oysaki onun Serçe kuş yüreğinde, Heidi için ne yangınlar vardı.
Hiç kimse bunu bilmedi, bilemedi.
Hiç kimse anlamadı, anlayamadı..
Hattaa.. Heidi bile..
O gün için Peter bir şeyler söyleyemedi
Ama bu gün..
Bu gün söyledi..
Peki nerde??
Tutki ruyada..
Çay çiçeği kokan o soğanlı dağlarında
Üstte masmavi gök
Altta yağmurdan ıslanmış çimen
Güneşte bir başka yakar o gün nedense
Koskoca ova gibi dağdasın
Garip, garip bir çobansın..
Kaybolmuş kavalını
Bir oyana bir bu yana bakar, bakar ararsın..
Hangi çalının, hangi taşın altında,
Nerede unuttum, nerede kaybettim acaba..
Kalmamak için karanlığa
Sendeleyerek durmadan koşar, koşarsın..
Sonunda nefesin daralır
Yüzünde ter ve telaş
Kalbinde heyacan
Kafanda ona sahip olmak
Parmaklarınla ona dokunmak
Avazın çıktığı kadar üflemek, üflemek..
Üflerken kendinden geçmek
Benimsin..
Benim için kıymetlisin diyebilmek
Rüyanın içinde..
Bir an olsun hayal edebilmek.
Tutki uyandın..
Rutubet kokan soğuk yorgan altında
Üstte bembeyaz tavan
Altta terden ıslanmış döşek..
Lambada bir başka yanar o gece nedense
Koskoca dünyada
Kaybolmuş umutlarınla
Yapayanlız
Yorgun, yorgun adamsın..
Dudakların titrek,
Gözünde yaşlarla
Ağlarsın, ağlarsın, ağlarsın..
Çay çiçeği kokan soğanlı dağları,
Masmavi göğü, yemyeşil çimeni,
Sıcacık yakan güneşi,
Ovaları..
düşünürsün.. düşünürsün.. düşünürsün..
"Zaten benim hiç kavalım olmadıki " dersin..
Rüya' nın manasını anlamazsın!!.. çözemezsin!!.. çözemezsin!!..
Yorumlar
Yorum Gönder