Kavanoz dipli dünyanın garip esmer çocukları..

İkimizde..

Baharın çiçek açtığı zaman doğmuşuz

Mısır tarlasında..

Dere suyunda yıkamışlar bizi

Göbeğimizi taşla kesmişler

Yokluk içinde istemiyerek

Sofraya iki tahta kaşığı ilave etmişler.

***

Üç öğün yemeğimiz

Bir tas çorba

İçinde mısır ekmeği..

Eeee... tereyağı peynirde yerdik arasıra

Sütün kaymağı giderdi pazara

Ayakkabımız yoktu..

Cızlavut lastiğiydi o zaman revaşta.

***

İhtiyarlar ocak başında binbir gece masalları anlatırdı

Kerem ile Aslı..

Hele o Yusuf ile Züley ha yokmu..

Ya Tahir ile Zühre

Bıkmadan, usanmadan

Gecenin koyu mavi derinliğine kadar dinlerdik.

Ay ışığında..

Çimenlerin üzerine yatıp

Yıldızlarla döşenmiş gökyüzünü izlerdik...


Sonra bir sabah

Şiddetli yağmurlu geçen gecenin ardından

İki yamacın ortasından bir bulut kalktı

Güneş !!

Her zamankinden daha parlaktı

Gürültü koptu !!

Gaflet !!

Heyelan denilen illet

Her şeyimizi aldı götürdü derenin yatağına

Günün ertesi..

Yollarımız düştü gurbet batağına

Ayrıldık..

Hala bir akşam yatmış, Sabah kalkmış gibi gelir bana..

***

Çocuklarımız doğdu modern Şehir de, Hastane de

Distile su ile yıkadılar

Göbeğini baş hemşire kesti

Varlık içinde isteyerek

Sofraya bir altın kaşık ilave edildi..

Yediği önünde, yemediği arkasında 

Eeee... lüks gazinoya da gideriz arasıra

Ayakkabı çook

İtalyan köselesi şimdi revaşta..

İhtiyar masalcının yerini televizyon aldı

O güzelim aşk lar

Uçkuru düşük sanatçılara kaldı.


Kerem Aslı yı nasıl aldattı

Yusuf ile Züleyha evde basıldı

Ya Tahir ile Zühre..!

Gayri meşru çocuğunu hangi hastanede aldırdı..

Can sıkıcı bo.... hikayeler..

Bunalırsın..

Çıkıpta bir çardaktan bakmayasın

Gecede olsa aydınlık kent'tir İSTANBUL.

Çatıdan çölün üzerine kurulmuş sanki

Sadece minareler kubbeler görünür ufuktan

Dar sokakları zifiri karanlıktır

Ya ana cadde !!

Işıklı reklamlar, geçen arabalar

Korna sesi, Mazot kokusu

Neyi ararki bu kaybolan insanlar..


Sonra bir sabah

Şiddetli yağmurlu geçen gecenin ardından

Karşıki sokaktan

İki apartmanın ortasından bir toz bulutu kalktı

Güneş !!

Her zamankinden daha parlaktı

Gürültü koptu !!

Gaflet !!

Zelzele denilen illet

İçinde yaşayanları aldı götürdü mezara..


Günün ertesi,

Tanıdık bir adam gördüm bu şehirde ağlayan

Köprünün korkuluklarına dayanmış

Televizyoncular reyting uğruna

Hayretle kameralarını açmış


Avazı çıktığı kadar bağırıyordu

Elinde çocuklarının resmi

Başına gelenlerin sorumlusunu arıyordu

Sert bir poyraz esti

Karadeniz in yayla havası vuruyordu bağrına

Derinden bir Offffff.. çekti

Kendini bıraktı boşluğa


On gün sonra takıldı balıkçı ağına  

Baktılar sağına, cevirdiler soluna

Ne parası nede kimliği vardı cüzdanında

Tek buruşmuş resim kalmıştı sıkışmış avucunda.


Günün ertesi

Bir merhum gördümki bu şehirde

Cemaati olmayan, namazı kılınmayan

Bir imam iki görevli

Mezarlığın kuytu köşesi

Ne tesadüf !!

Baş kısmına Garip Altmışbir rakamını yazdılar.


Ahh.. Kavanoz dipli dünyanın garip esmer çocuğu Ahhh..

Dünya dönmesine döner, dönerde

Günler geçmesine geçer, geçerde

Bahar gelmiş, çiçek açmış kimene

Ölüm lafla olmuyor dost lar..

Bu seferde kefeni yırttık,

Lakin..

Sıra banamı geldi ne.


Önceki Sayfa

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu gün Haziran'ın on beşi

Artık nerde bir yıldız kaydığını görsem hep gözlerimi kapatırım

Elif dedim Be dedim