Kayıtlar

Ağustos, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ufurükten teyyareler

Resim
Eski dostum Kaportacı Salih abiyle karşılaşıyorum. - Sale abi ne haber yav.. - İyilik ne olsun. - İşler nasıl?? - Tırt.. - Niye abi!!.. - Eee.. Millet son teknoloji, yol bilgisayarlı, ABS’ li, ASL’ li arabalara biniyor. Yollar desen havaalanı pisti gibi maşallah. Bekle ki kaza olsun. Bu şartlarda işmi olur. - Eee ne olacak böyle abi... - Valla bilmiyom.. Uyuyan veyada sarhoş şöförler de olmasa çoktan topu dikmiştik.. - !!.. Hatırlıyorum da.. Ülkemizde bir zamanlar otomobil kazalarında dünyada en önde gidiyorduk. Yıllarca " Sürücü hatası hatalı sollama "dedi durdular. Kimse yolların bakımsızlığından ve araçların yeterli teknolojik teknik donanımları olmadıklarından dolayı kazalar oluyor demedi. Neden Çünkü adamlar bize yıllarca yürüyen tabut araba sattılar. Millet boş yere telef oldu gitti.. Bu gün.. http://www.milliyet.com.tr/Dunya/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=dunya&ArticleID=983042&Date=27.08.2008&b=Cigliklar, %20cep%20telefonunda&ver=17 İzledi

Eller

Resim
Kollarımızın bilekten sonraki, parmak uçlarına kadar olan, dokunmaya, tutmaya, kavramaya, iş görmeye yarayan vücudumuzun en önemli uzuvları dır eller.. El' ler ki.. İnsanın kişisel özelliklerini, ruh halini yansıtan en önemli organlarıdır.. Bilirmisiniz' ki... El ne çok işe yarar.. El bedenin dilidir. Kilit açar. Muhabbete derinlik katar. El çırpılır, oynaşılır El sıkılır, acılar paylaşılır. El verip yere düşen kaldırılır. El öpülür baş tacı yapılır.. El vardır, Hak' kı tutar, Yara sarar, yetim arar, Yıkılanı yapar, dağılanı toplar, Yarımı tamamlar, tamamı kucaklar El okşar başları.. El siler gözde yaşları Ahh.. bu el.. bu el' ki.. İşte böyle sözler yazar. Amma velakin.. Dost gibi görünen hain eller var. Can yakar, huzur bozar. Mezar kazar. Sinsi durur, Olur, olmaz yerde sokulur, Yumruktur, Hep arkadan vurur, Kötülüğün temelidir o eller. Ahh.. eller.. Ahh.. o eller.. El varki, sürekli aklı dinler.. El ile kurulur evler, Ellerle yıkılır devletler. Ahh.. eller.. Ahh.. o e

Orantısız güçler...

Resim
Hatırlayınız.. Orantısız güç kullanan Ruslar, Çeçenistan’a girmişlerdi. Sonuç ne olmuştu?? Tıpkı Kafkaslar da anlatılan bu fıkra’daki gibi.. Çeçenistan da Rus askerleri dağda bir mağarayı kuşatır... Mağaradan bir ses gelir: - Bir Çeçen 10 Rus'un hakkından gelir.. . Rus komutan, mağaranın içine 10 asker yollar... Çatışma sesleri duyulur ve ardından bu kez yeni bir ses duyulur; - Bir Çeçen 30 Rus'un hakkından gelir... Rus Komutan sinirlenir ve hemen 30 asker daha gönderir... Yine silahlı çatışma sesleri duyulur... Bu defa mağaradan nara duyulur; - Bir Çeçen 50 Rus'un hakkından gelir... Rus Komutan iyiden iyiye küplere binmiştir ve mağaraya 50 asker daha yollar... Silah seslerinin ardından sürünerek gelen kan revan içinde bir Rus askeri görünür... Asker komutana seslenir... - Duruun... Duruun... Sakın girmeyin... Pusu kurmuşlar... Tuzağa düşürüldük... Mağara da bir değil, tam iki Çeçen var... Ruslar yine orantısız güç kullanmışlar. Şimdi de Gürcistan’a girdiler... Sonuç ne ola

Fıkralar gerçek oluyor.

Resim
Fıkra bu ya... Kadının teki otobanda arabasıyla giderken birden arabası arızalanmıs ve yardım beklemeye başlamış. Adamın biri durmuş. Kadını çok güzel görünce tecavüz etmeye kalkışmış. Kadın buna izin vermeyerek çantasına uzanıp bıçağı çıkarıp, adamın şeyini kesmiş ve daha sonra var gücüyle uzağa atmış. O esnada adamın şeyi yoldan arabasıyla gecen Temel ve Dursun’un arabasının ön camına çarpmış. Dursun, Temel'e dönerek şöyle demiş. " Ulaa... Temel sinekteki malı gördün mü.. " Allah’ım ya... Gülüyoruz ama... Daha üç gün önce Dokuz Eylül Tıp fakültesi hastanesinde katarak ameliyatına giren yanlışlıkla rahmi alınan Saadet K’yı yazdım. Bu da gösteriyorki anlatılan Temel fıkraları yalan ya da uydurma değil, bu ülkenin ta gerçeğidir. Şimdiki haberi Milliyet’in ana sayfasında okudum ve inanın yine çok güldüm. Bunlar Fıkra değil gerçek olaylar... Trabzon’da bir otelde buluştuğu İ.K. adlı kadın bıçakla kestiği Sinan Günaydın’ın cinsel organını kesip çatıya atmış. İstanbul Üniversi

Benim hiç kavalım olmadı ki

Resim
Bir varmış bir yokmuş. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden teyzesinin yanında yaşamak zorunda kalan, kısa bir süre sonra da teyzesi tarafından istenmeyen, yemyeşil dağların tepesinde ormanlık, küçük bir kulübesi olan büyük babasının yanına gönderilen küçücük bir kız varmış. Hayata küsmüş kimseyle konuşmayan, hiç dostu, arkadaşı olmayan bu büyük baba; huysuz, sinirli olmanın yanında, durmadan içki içer ve torunu olan bu küçük kızı da hiç sevmezmiş. Ancak minnacık kalbine çok büyük sevgileri sıkıştıran küçük kız, büyük babaya gösterdiği sevgi ve yakın ilgiden dolayı büyük babayı yumuşatmış. Ve hayata bağlamış. Küçük kız, dağları çok sevmiş. Jozef adında büyük beyaz köpeği, kartanesi keçisiyle ile dağlarla ve yeşilliklerde sürekli koşuyor, şakalaşıyor, eyleniyormuş. Bir gün aşağıdaki köyün koyun çobanı Peter le karşılaşmış. Tanışıp arkadaş olmuşlar. Küçük kız çok mutluymuş. Fakat, bir gün, kötü kalpli teyzesi kulubeye gelmiş. Küçük kızı dedesinden zorla alıp para karşılığı şehirde zengi