Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ayarı kaçmış tütsülü siyaset

Resim
Eski zamanlarda bir şehir düşünün Bir şehir düşününki, kış günü kalabalık geniş caddelerinde, parklarında dolaşan insanların en doğal hakkı olan nefes almanın sınırlarını zorlayan kömür karasının çıkardığı sis nedeniyle ciğerlerinin tıkanmaması için maskeli yada atkı ile dolaşıldığı, Egemen ve doğal bir renk olan beyaz karın bile daha havadayken gri ye dönüştüğü bir yerleşim yeri.. Bir şehir düşünün.. O şehir.. Ankara. Ankaraydı.. Yıl 1982 12 Eylül 1980 den sadece 1 yıl sonra Aylardan ocak İlk kez büyük bir şehri görmenin heyecanı içersindeyim. Henüz gün yeni ağarıyor. Otobusten inip, gardan taksi kiralayıp Cebeci Tevekküller sokağa götürmesini istiyorum. Şaşkınlık içinde hareket halindeki taksiden yarı karanlık, memur ve öğrenci şehrini ürkek gözlerle izliyorum. Yarım saatlik yolculuk sonrası ( !! ) numarada taksi duruyor. - Tamam işte burası ( !! ) numara - Teşekkür ederim. Aşağı iniyorum. Önümde iki katlı ahşap bir gece kondu. Sokak bom, boş. Etrafta ürketen bir sessizlik var. İnsan

Allah hiç kimseye bir daha " Üşüyorum" dedirtmesin

Resim
Oo.. Oo.. 7, 5 yıllık hapishane hayatının 5, 5 yılını 2, 5 metrekarelik hücrede geçiren, 26 gün gözleri hiç açılmadan tavana asılarak vucudunun değişik uzuvlarına ceyran verilerek işkence gören, “ hadi bu kadar sana yeter, şimdi çık git ” denilip, bu adaletsiz dünya da geciken adaletin mağduru ve mazlumuydu. Hiç kimse geçmişte yaşanılan bu rezaletlere bir şey söyleyemedi. O, bir tek o, hırsa kapılmadan “İşkence gördüğümüz için işkence bir insanlık suçudur.“ dedi. Sağ duyulu seçmen Peygamber sabrı ile seçim öncesi o kötü manzaralı mitinglerde siyasi liderlerin pervasızca yapılan horoz dövüşü kavgalarını izledi. Hiç kimse bu yaşanan rezaletlere bir şey söyleyemedi.. O, bir tek o, hırsa kapılmadan “Kavgalardan geldiğim için kavganın hiçbir işe yaramadığını öğrendim. Hiç birimizin bir garantisi yoktur. Burada oturanında, ayakta duranında. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz.  Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için,  bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanı

Kunte Kinte'nin çığlığı

Resim
Obama nın TBBM ziyaretini TRT den konuşmasını canlı izlerken " kölelikten " bahsetti. Nerden aklıma geldi bilmiyorum ama yıllar, yıllar önce çocukken tek kanallı dönemde aynı kanal TRT nin köle İsaura nın erkek versiyonu olan KÖKLER dizisinde ağaca bağlanmış bir işkence sahnesi birden aklıma geldi. Kunte Kinte'ye kamçılı adam bağırır.. - Sööyle bakim lan, senin adın ne?" - Benim adım Kunta Kinte.. Adam sinirlenir. Şırraaakkkkk!! diye kamçısını kölenin sırtına şaklatıp öfkeyle bağırır - Hayııırrr.. Senin adın Tobi, Tobi diyeceksin - Innghh, Mııhh.. Hayır, hayır benim adım Kunta Kinte, Kunta Kinte İşkence sinir harbi ile devam eder. Bizim aile TV başında, Kunta'nın ailesi flimde, salya sümük ağlayarak “ Hadi oğlum Kunte söyle, bi kere söylede kurtar şu işkenceden seni de, bizi de, aileni de ” Tam sayamadım ama tahminen 40 - 50 kamçı sonra Amerikalı ağa yorgunluktan sakinleşmiş bir şekilde tekrar sorar: - Hadi şimdi söyle.. Adın ne çocuğum söyle.. Hadi, hadi söyle,

Elimde değil

Resim
Maalesef gitti.. Bilmiyor ki ardından bakar Oturup kendi kendime ağlarım Hırslanırım, hırslanırım Volkan gibi yanar Buzlar gibi donarım Titrerim, titrerim, Onu isterim Elimde değil Sızlasa da, kanasa da dudaklarım Dişlerim koparmak istiyor Yanıyor gözlerim, çınlıyor kulaklarım Onu görmek onu duymak istiyor Aklım duruyor, dilim tutuluyor Onu düşünmek onu konuşmak istiyor Nedense evet nedense elimde değil Zaten gidiyor durmadan Bilmiyor ki ardından bakar Oturup kendi, kendime ağlarım Hırslanırım, hırslanırım Volkan gibi yanar Buzlar gibi donarım Titrerim, titrerim Onu.. Bir tek onu isterim Elimde değil Önceki Sayfa